Ben buradan iki hususu açık yüreklilikle ifade etmek istiyorum. Birincisi bugün Japonya’da bile olan ve sadece kadınların ya da kızlarımızın gidebildiği üniversitelerin kurulması mutlaka gereklidir. Türkiye’de kadın üniversiteleri kurulmalıdır. İkincisi yine sadece kadınlarımıza hizmet verecek hastanelerde bir an önce hayata geçirilmelidirö dedi.
5 Aralık Dünya Kadın Hakları Günü kapsamında düzenlenen ‘Birliğe İz Bırakan Kadınlar’ programı, İstanbul’da BBP Genel Başkanı Mustafa Destici’nin katılımıyla gerçekleştirildi.
'TÜRKİYE'DE KADIN ÜNİVERSİTELERİ KURULMALIDIR'
Programda konuşan Büyük Birlik Partisi (BBP) Genel Başkanı Mustafa Destici, “Kadınlarımız, rahatlıkla okuyabileceği okulların geçmiş dönemde olmaması, üniversitelerin olmaması ve çalışma hayatlarıyla ilgili düzenlemelerin yapılmaması nedeniyle toplumsal hayattan eğitimden uzak kaldılar. Ama bugün bu konuda çok büyük mesafeler alındı. Ben buradan iki hususu açık yüreklilikle ifade etmek istiyorum. Birincisi bugün Japonya’da bile olan ve sadece kadınların ya da kızlarımızın gidebildiği üniversitelerin kurulması mutlaka gereklidir. Türkiye’de kadın üniversiteleri kurulmalıdır. İkincisi yine sadece kadınlarımıza hizmet verecek hastanelerde bir an önce hayata geçirilmelidir. Yıllarca laiklik adı altında bunlara karşı çıktılar. Tıpkı başörtüsüne karşı çıktıkları gibi. Tıpkı imam hatiplere karşı çıktıkları gibi. Tıpkı kadınların okumasına bu vesilelerle ya da bu sebeplerle karşı çıktıkları gibi. Kadınlarımızı, kızlarımızı eğitim hayatından ve iş hayatından uzaklaştırdıkları gibi. Şimdi burada üstlerine hiçbir şey alınmazlar. Ama biz bu gerçekleri yaşadık. 28 Şubat’ta yaşadık. 12 Eylül darbesi dönemlerinde yaşadıkö diye konuştu.
'KADINA YÖNELİK ŞİDDETİ KINIYORUZ'
Destici, “Öncelikle kadına yönelik şiddeti, şahsım ve Büyük Birlik Partisi camiası adına peşinen reddettiğimizi ve kınadığımızı ifade etmek istiyorum. Bu sadece bizim ülkemizin bir problemi değil, bu bütün dünyanın bir problemi ve maalesef bu meseleyi çözme noktasında alınan tedbirlerin yetersiz kaldığını görmekteyiz. Eğer yetersiz kalıyorsa yapılacak iş cezaların arttırılmasıdır, yasaların yeniden gözden geçirilmesidir. Tabi bunun öncesinde eğitim ve önleyici tedbirler mutlaka devreye sokulmalıdır. Gerekiyorsa hane hane görüşülerek oluşturulacak psikolog, sosyolog, toplum bilimci ekiplerle bu süreç denetlenmelidir. Çünkü biliyoruz ki daha yüzlerce belki on binlerce kadın şiddet gördüğü halde sesini çıkaramamakta ya da duyuramamakta ya da kendisine haya meselesi yaparak şikayette bulunamamaktadırö diye konuştu.
'İKİ MİLYONDAN FAZLA İMZAYI MECLİS DİLEKÇE KOMİSYONU'NA SUNDUK'
Destici, “Özellikle küçük yaşta çocuklarımıza yapılan taciz, tecavüz ve bunun sonunda gelen ölümlerdir. Şimdi isim vermek istemiyorum ama hala son yıllarda da son aylarda da bu devam etmektedir. Büyük Birlik Partisi olarak defalarca haykırdık. İki milyondan fazla imzayı Meclis Dilekçe Komisyonu’na sunduk. 30 ilde referandum yaptık. Bunun sonuçlarını kamuoyuyla ve meclisle paylaştık. Nihayetinde şunu söyledim. Çocuklarımızı, genç kızlarımızı tecavüz edip öldüren bu sapıklar için mutlaka idam cezası geri getirilsin dedimö ifadelerini kullandı.
'KIZ ÇOCUKLARIMIZIN YÜKSEK ÖĞRENİM GÖRMESİNE ENGEL OLAN ANLAYIŞA AZ DA OLSA HALA RASTLAMAKTAYIZ'
Destici, “Bugün konuşmamız gereken bir başka hususta ayrımcılıktır. En önemli problemlerimizden birinin maalesef kadınlarımıza yönelen ayrımcılık olduğu da bir gerçektir. Bu zamanla azalmıştır. Ama hala bu konuda eksikliklerimiz vardır. Çocuklarımıza eğitim imkanı sağlarken kız çocuklarımızın yüksek öğrenim görmesine engel olan anlayışa maalesef az da olsa hala rastlamaktayız. Yine aynı şekilde kız çocuklarımızın meslek edinmeleri, iş hayatına atılmaları noktasında da az da olsa bu tür örneklerle karşı karşıya kalmaktayız. Kadınlarımızın hayır diyebilecek donanıma ve ekonomik güce sahip olmaların en önemli hedeflerimiz arasında olmalıdır. Kadınlarımızın istihdam içindeki oranını, sigortalı sayısını, üretime dolayısıyla ekonomiye katkılarını da yeniden gözden geçirmek zorundayız. Bu yönde atılacak adımlar atıl durumdaki iş gücünün hareketi geçirip ülke ekonomisinde büyümeyi sağlarken kadınlarımızın refah yüzeyini aileleriyle elde edecek, hayat standartlarını da yükseltecek, aynı zamanda daha güvenli bir hayatın da kapısını aralayacak. Bunun ilk aşamasının ciddi bir eğitim planlaması olduğunu, istisnasız her kadınımızın bu eğitimi alması gerektiğini altını da bir kere daha çiziyorumö dedi.
'KADINLARIMIZA ÇALIŞMA HAYATINDA DA POZİTİF AYRIMCILIK YAPILMALI'
Destici, “Kadınlarımıza çalışma hayatında da pozitif ayrımcılık yapılmalı. Kadınlarımızın ailesine zaman ayıracak şekilde yeniden düzenlenmelidir. Çünkü kadın aynı zamanda bir eş ve bir annedir. Çocuğunun ilk öğretmenidir. Onun için erkekler 8 saat çalışıyorsa farz-ı muhal kadınlarımız 6 saat çalışmalıdır. Sabah bir saat geç gitmeli ve bir saatte erken çıkmalıdır. Aynı şekilde kadınlarımız hafta sonu asla çalıştırılmamalıdır. Yarın gün olan izin ve tatiller kadınlarımız için bir gün tam olmalıdır. Mesela arefe günü, bayramlardan önce yarım gün tatil var. İşte burada kadınlarımız için bu tam gün olmalıdır. Çünkü aynı zamanda bayrama hazırlanmak gibi de bir telaşı vardırö diye konuştu.
'ÇOCUK SAHİBİ OLMAYI TEŞVİK ETMELİYİZ'
Destici, “Evliliği teşvik etmeliyiz. Çocuk sahibi olmayı teşvik etmeliyiz. Ama tabi ki bunun içinde daha güvenli, hayat pahalılığının olmadığı, herkesin çocuğunun rahatlıkla okutabildiği, her ailenin çocuğunu evlendirebildiği bir ortamında hazırlanması gerekiyor. Evlenen gençlerimizin iş hayatına atılacak fırsatları bulması gerekiyor. Üniversite mezunlarımızın mutlaka iş sahibi olacağı yeni istihdam alanlarının açılması gerekiyor. Onun için de kadınlarımız önemli ve kıymetli bir noktada durmaktadır. Kadınlarımızın huzuru, mutluluğu ve güvenli bir hayat içinde yaşıyor olmaları, işte bu tehlikeyi de ortadan kaldıracaktır. Yani Türkiye’yi ve Türk milletini yaşatacak olan da Türk kadınıdır. Özellikle çalışan kadınlarımızın çocuk sahibi olma konusunda tereddüt yaşadıklarını görüyoruz. Peki bunun sebebi nedir? Bu hangi sebeplerden kaynaklanmalıdır? Buna baktığımızda karşımıza birinci olarak doğum izninin azlığı ve çalıştığı iş yerinde çocuğunu bırakabileceği bir kreşin olmamasıdır. Dolayısıyla da biz isteyen hanım kardeşlerimizin doğumdan sonra iki yıl izin yapabilmelerinin sağlanmasını ve mutlaka kadınlarımızın çalıştığı her kurumda, her kadınımızın evladını bırakabileceği kapasitede kreşlerin yapılmalıö dedi.