DÜNYA

Büyük Mısır Müzesi Kapılarını Açıyor! Giza'da 1 Milyar Dolarlık Dev Proje

Giza'da inşa edilen ve 1 milyar doları aşan bütçesiyle dikkat çeken Büyük Mısır Müzesi, 20 yılı aşkın bir sürenin ardından nihayet ziyaretçilere açıldı. Mısır'ın kültürel mirasını gözler önüne seren dev müze, 100 binin üzerinde antik eseriyle dünyanın en büyük koleksiyonlarından birine ev sahipliği yapıyor.

Abone Ol

Giza'da yer alan ve uzun yıllardır tamamlanması beklenen Büyük Mısır Müzesi, 1 milyar doları aşan maliyeti ve 20 yılı aşkın inşaat süreciyle sonunda kapılarını ziyaretçilere açtı. Mısır'ın kültürel ve tarihi mirasının sergilendiği bu devasa yapı, ülkenin turizm potansiyelini artırmayı hedeflerken, 100 binden fazla antik eseriyle dünyanın en büyük müzelerinden biri olma özelliğini taşıyor. Müzenin açılışı, Mısır hükümeti tarafından resmi tatil ilan edilerek kutlandı ve bu önemli gün, ülke için yeni bir dönemin başlangıcı olarak görülüyor.

Büyük Mısır Müzesi'nin inşa süreci ve mimari vizyonu

Büyük Mısır Müzesi'nin hikâyesi, 2002 yılında başlatılan uluslararası bir tasarım yarışmasıyla başladı. Giza Piramitleri'nin hemen yanında yer alacak ve 100 binin üzerinde antik eseri barındıracak bir kompleks için dünya genelinden 1.556 başvuru alındı. Yarışmayı, Dublin merkezli Heneghan Peng Architects kazandı. Firmanın kurucularından Róisín Heneghan, bu büyük projede seçildiklerini öğrendiğinde şaşkınlığını gizleyemedi. Heneghan ve eşi Shih-Fu Peng'in vizyonu, antik Mısır medeniyetinin ihtişamını ve kalıcılığını modern mimariyle birleştirmeyi amaçlıyordu. Ancak bu vizyonun hayata geçmesi, beklenenden çok daha uzun sürdü. Projenin tamamlanması için geçen 20 yılı aşkın sürede, bütçe 1 milyar doları aştı ve birçok kez kesintiye uğradı.

Müzenin inşaat süreci, Mısır'ın yakın tarihindeki siyasi çalkantılardan da etkilendi. 2011 yılındaki Arap Baharı ve ardından gelen askeri darbe, projede ciddi gecikmelere yol açtı. Ayrıca, 2018 yılında tamamlanması beklenen müze, Covid-19 pandemisi nedeniyle bir kez daha ertelendi. Tüm bu zorluklara rağmen, Büyük Mısır Müzesi'nin açılışı, hem mimarları hem de Mısır halkı için büyük bir gurur kaynağı oldu. Müzenin tasarımı, eski Mısır'ın uzun ömürlülüğünü ve ölçeğini yansıtırken, aynı zamanda modern mimariyle uyumlu bir bütünlük sunuyor. Paris'teki Pompidou Merkezi'nin altı yılda tamamlandığı düşünüldüğünde, bu projenin 20 yılı aşkın sürede hayata geçirilmesi, büyüklüğünün ve karmaşıklığının bir göstergesi olarak öne çıkıyor.

Antik eserlerin sergilenişi ve müzenin koleksiyonunun önemi

Büyük Mısır Müzesi'nin en dikkat çekici özelliklerinden biri, sahip olduğu devasa antik eser koleksiyonu. 258 bin metrekareyi aşan kalıcı sergi alanına yayılan koleksiyon, binlerce yıllık papirüs parşömenlerinden tekstil ürünlerine, lahitlerden seramiklere ve mumyalanmış insan kalıntılarına kadar uzanıyor. Müze, tek bir medeniyete adanmış dünyanın en büyük koleksiyonunu barındırıyor. Sergi galerileri, predinastik dönemden Koptik döneme kadar, yaklaşık M.Ö. 3000'den M.S. 7. yüzyıla kadar uzanan geniş bir zaman dilimini kapsayacak şekilde düzenlendi. Bu sayede ziyaretçiler, Mısır uygarlığının gelişimini ve dönüşümünü kronolojik olarak izleyebiliyor.

Müzenin en özel bölümlerinden biri ise Tutankhamun galerisi. Genç kralın mezarından çıkarılan 5 binin üzerinde eser, ilk kez bu kadar kapsamlı bir şekilde bir arada sergileniyor. Ziyaretçiler, koleksiyonun büyüklüğünü ve çeşitliliğini doğrudan deneyimleyebiliyor. Müzenin ana atriyumunda, 36 fit yüksekliğindeki Ramesses II heykeli ziyaretçileri karşılıyor. Ayrıca, dış mekânda bakımlı bahçeler ve 87 tonluk bir obelisk yer alıyor. Müzenin cephesinde kullanılan açılı, piramidal motifler ise hem piramitlere gönderme yapıyor hem de modern mimariyle bütünleşiyor. Tüm bu detaylar, Büyük Mısır Müzesi'ni sadece bir sergi alanı değil, aynı zamanda mimari bir başyapıt haline getiriyor.

Mimari detaylar ve çevreyle uyum

Büyük Mısır Müzesi'nin mimari tasarımı, çevresiyle uyumlu olacak şekilde özenle planlandı. Müzenin çatısının eğimi, Giza'daki Büyük Piramit'in en yüksek noktasına doğrudan işaret ediyor. Bu sayede, müze binası devasa boyutuna rağmen piramitlerin siluetini gölgelemiyor ve manzaraya saygı gösteriyor. Müzenin iç mekânında, altı katlı bir merdiven ziyaretçileri taş anıtlar ve kronolojik olarak sıralanmış firavun heykelleriyle buluşturuyor. Müzenin en üst noktasında ise Giza piramitlerine doğrudan ve engelsiz bir manzara sunuluyor.

Müzenin tasarımında doğal ışık kullanımı da ön planda tutuldu. Çatı katmanları, mekâna bol miktarda gün ışığı girmesine olanak tanıyor. Bu, taş eserlerin güneş ışığına karşı daha dayanıklı olması sayesinde mümkün oldu. Heneghan, doğal gün ışığının müze atmosferini zenginleştirdiğini ve ziyaretçilerin eserlerle daha yakın bir bağ kurmasını sağladığını belirtiyor. Ayrıca, müzede yer alan 17 laboratuvar ve koruma tesisleri, binanın arka kısmında gizlenmiş durumda ve bir tünelle ana yapıya bağlanıyor. Bu sayede, müzenin işlevselliği artırılırken, ana sergi alanlarının bütünlüğü korunuyor.